23 Şubat 2006 Perşembe

Kış insanın üzerinden kolayca kalkmıyor. Oysa yollarda bellerde kar eriyeli nice oldu. Üşümüş bedenlerin ısınması ise, bahardan sonraya kalıyor. Önce bademler çiçek açıyor, sonra erikler. Toprak yavaş yavaş ısınırken, deniz soğuk henüz. İnsan baharın gelişiyle birlikte birdenbire devinime geçemiyor. Hüzünlü soğukların ruhumuzda açtığı karamsarlıklar baharın ardından denizlerin ısınmasıyla terkediyor bedenimizi. Bu zamanı yakaladığınızda bedenler çiçek açmıştır artık. Ruhumuz geleceği kurmaya hazırdır bir sonraki aldanışa kadar.
Posted by Picasa

14 Şubat 2006 Salı

DENİZ YÜREĞİNİZDEYSE

Deniz yüreğinizdeyse eğer
Rüzgar nereden eserse essin
Yelken basıp ulaştığınız kıyılarda
Mutluluğa demirlersiniz.
Deniz yüreğinizdeyse eğer
Yaşam seyrinizde
Hırçın da olsa fırtınalar
Kolaylıkla baş edersiniz.
Deniz yüreğinizdeyse eğer
Uzaklarda tek başına bile
Aşka düşersiniz
Yüreğinizde deniz
Denizde siz
Ölesiye
Ama ölesiye
Seversiniz....

11 Şubat 2006 Cumartesi


BEN

Ben bir garip yolcu değilim. İz sürerim çoğu kez.
Denizin kenarında ama denizden uzak bir yaşam sürmem.
Yaşamın genel akışı içinde rotaları çoğunlukla kendim çizerim. Çok fazla sapmam rotamdan. Ara sıra da akışa terk ederim gemimi. Yaşamın beni başıboş sürüklemesi zaman zaman keyif verir bana. Ama hiç bir zaman teslim olmam bu akışa, yeri ve zamanı geldiğinde uygun rüzgara açıveririm yelkenlerimi... Karaya Oturmam. Ölü gemilerle dolu limanlara demir atmam. Alargada dururum. Yeni keşfedilmiş koylar cennet mekanıdır benim için. Korkusuzca girer, kumsala baştan kara bile yanaşırım. Ama bilirim ki : “ Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret etmedikçe insan, yeni okyanuslar keşfedemez. ”

8 Şubat 2006 Çarşamba

ÇOĞALMAK....

Deniz yaşamında insan çoğalmayı öğrenir... Oysa karada, insanlar üremek için vardırlar. Yolculuğun başında kendinizi nasıl kurgularsanız yolculuk öyle sürer. Denize açılmayı isteyen insan olabilecekleri önceden tasarlayıp, her yaşanacak ana hazır tutar kendisini. Düşünmek ve tasarlamak deniz insanının olmazsa olmaz ilk adımıdır. Çoğalma böylelikle başlar ve yolculuk boyunca sürer... Her çoğalan kendini yeniden çoğaltacak ve yaşama yeni boyutlar katacaktır. Çoğalan ve çoğaltan insan bu etkileşimin sonunda yolculuğunu mutlu anlarla kurar, mutsuzluğu bile yeni mutluluklara dönüştürebilir. Üreyen insan tek boyutludur, kara yaşamının tekdüzeliğinde kısılır kalır ve ancak kendini tekrar eder...Düşünmeye kapalı ve sürülmeye alışıktır. Bu nedenle sürü olarak yaşarlar ve başlarında bir sürücü isterler. Yaşamın karşılarına çıkardıkları farklı durumlara inatla direnirler ve çoğunlukla mutsuz olurlar... Çelişkiler yaşamlarının olmazsa olmazıdır. Denize bakarlar ama asla görmek istemezler. Yolculukları bir arpa boyu bile sürmez. Başlangıçlarıyla sonları birdir.

2 Şubat 2006 Perşembe

Kar denizde tutmaz...















Geçmişe yapılan yolculuklardan çıkarımlarla, geleceği tasarlarız.. Aklımız ve duygularımızla tasarladıklarımızı, yine aklımız ve duygularımızla bozarız.. Tasarımlarımızı gerçekleştirdiğimiz zamanlarda mutlu sayarız kendimizi. Oysa gerçekten düşlediğimiz midir yaşananlar. Yoksa yaşadıklarımızı mı düşlediklerimiz sanırız. Kolay kolay yaşadığı gerçeği kabul etmez insan, kendi gerçeğini anlatır. Kabul edebilenler ise bilgedir kendilerince ama diğerleri için kabul edilemezdirler. Oysa onlar denize yağan karın deniz olduğunu bilirler...Yaşamı belirliyen yaşamın kendisidir.




KIŞ DÜŞMEDEN

Yaz yaşanmalı
Pencereye yağan
Karın beyazında
Üşenmeden sımsıcak
Sevgiyle tutuşmalı
Yürekler alevden
Ayrılık kaderse
Kış düşmeden


25 Kasım 2005 / Heybeliada








1 Şubat 2006 Çarşamba


Sular dingin. Bilinmeyen bir rüzgarı yakalamak üzere kıyıda bekliyorsunuz.. An be an yaklaşan bu esinti sizi nerelere götürecek? Bir bilseniz... Yaşamımızı önceden bilebilseydik yaşama arzumuz kalır mıydı? Bilinmeyene yapılan bir yolculuksa yaşam bundandır keyif almamız kederini bile tadarken yudum yudum. Hepimiz bir kıyıda, zeytin ağacının koruyuculuğu altında, denize inen merdivenlerin başında durup geleceğimizi düşlüyoruz ve içimizde bir ürkeklik de olsa yine yürüyoruz yaşamımızın üzerine doğru, nelerle karşılaşacağımızı bilmeden....Bilseydik yaşayacaklarımızı, yine açılır mıydık denize...
Çoğumuz "evet " yanıtını verecektir bu soruya. "Evet yaşadıklarımda beni üzen, mutsuz kılan anlar oldu ama yine de, beni ben yapan yaşadıklarım değil mi? Bunları yaşamasaydım ben olamazdım." Bir savunma işleyişi mi pişmanlık duymadığımızı seslendirmek ele güne karşı, hatta en sevdiklerimize bile açılamamak ya da kendimize.